Barıştır Adım....

Harabe yıkıntıların arasında gözlerim seni arar Sürgün yemiş bir yürek diliyle nerdesin

Mülteci bir sığıntı gibiyim yorgunum

Uzak yollardan geliyorum yangınlardan, soykırımlardan, Olağan üstü akşamlardan

Nedensiz ölüm tarlalarından geliyorum

Geç kalınmışlığıma Ağıtlar yakarak.

Barıştır adım uzak durmayın bana Hala seni arıyorum ey insanlık… Oysa Bu ilk arayışım değildi seni

Kaç bin yıl önceydi gene aramıştım "sen yoktun" Tarihsel anların trajik demlerinde Adın kızıl deriliydi sonrada yolladılar seni Gökyüzüne milyonlarca yıldız boylarına

Ve sonra siyahtı derin siyah ölümleri yaşattılar sana İsyancı oldu zenci gibi yasamak istemeyen beyaz yüreğin

Gene bir sabah deminde siyaha dönüştü mavi dünyan Nagazaki’de Hiroşima’da, ben gene geç kalmıştım Daha dündü taze külleri dolaşırken Halepçe katliamının ardında

Sadece bir çocukla babanın siyah ölümleri kaldı fotoğraflarda

Tarih seni yenik saymıştı ve de suçlu,oysa sen suçsuzdun ve de çocuk

Ve gözlerim yaşlarla dolu geç kalınmışlığıma ağlarım hala Daha bir çok dilde, dinde, renkte hep aynı jenosidi yasadın

Aynı aile soyundan geldiğin diğer dünya-sızlarla soy-suzlarla

Şimdi yeni bir ölüme hazırlıyorlar seni, kitlesel düğün paranoyasında

Bu sefer kara bulutlara bakmaya zaman tanınmayacak ”çocuk gözlerinle” Aynı zulmün pençesinde. Deniz aşırı yerlerden gelecekler 8000 mil ötelerden,Çeşit çeşit ölümler getirerek

Yaşadığın şehirlere kara bulutlar,uykularına kabuslar getirecekler

Sonrada bulutların dağılmasını göremeyeceksin

Yüreğine inecek karabasanlar-kabuslar efil efil Yaşadığın şehirler mezarın olacak; ey insanlık

Beklide bir şafak vakti uyanmayacaksın bir daha Gülücüklerinle solacak pencerende akasyalar gibi yüreğin....

Ortadoğu soykırımlarında tarih gene aynı dili konuşacak Tarihin yazgısı gene kara bir not düşecek sessiz ve sahipsiz

Haber bültenlerine konu olacak topluca bilinmezlere gidişimiz

Oysa daha öpülecek ten vardı sevgilinin al dudağında “gitmeden...” Bir çay tadında gözlerine yumulacaktı "titrekliğimle" gözlerim Kan ter içindeyim

Can havliyle koşuyorum Çocuk gülüşlerini soldurmasınlar diye Şehirlerine kara bulutlar dağıtmasınlar diye Muhammed’i, İsa’yı,Musa’yı, İbrahim’i ağlatmasınlar diye Açın yüreğinizin kapılarını ne olur bu sefer geç kalmayayım ne olur…

Sahipsiz bir dünyalıyım sahip çıkın ey dünyalılar adım BARIŞTIR...

Dilim dinim,rengim ırkım aynı soydan gelir ben dünyalıyım Yüreğinize sorun beni,

Derinliklerine kök salmış bir sevda çığlığıyım ben Kur-an,Tevrat,Zebur,İncil,aşkına Kovun savaşları yüreğinizden,ey insanlık…

Kovun savaşları dünyanızdan ne olur…

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ