Enkaz yığınları arasında gözlerim seni arar,
Sürgün yemiş bir yürek diliyle nerdesin?
Karanlık sayfalardan, öte, ırak yoldan geliyorum,
Yangınlardan, soykırımlardan, Olağan-üstü akşamlardan,
Nedensiz ölüm tarlalarından yorgunum;
Mayınlı geçitlerin tutulan ölüm nefesleri ensemde
An be an….
Geliyorum nefes nesefe
Geç kalınmışlığıma ağıtlar yakarak…
Barıştır adım ürkmeyin benden!...
Yer açın bana dünyalıyım ben, Barıştır adım!!!
Kürtler, kendi yasal hak ve özgürlüklerini, “ana dil başta olmak üzere” anayasal zeminde yer bulmak amacı ile barışçıl bir süreçle beklentiler içerisine girerken, en tepede ağızların demokrasi adına en insani hukuk açısından Kabul edilmesi zor inkar sözcüklerini sıklıkla ifade etmeleri temenni ettiğimiz barışın sağlanmasına hiç bir şekilde katkı sağlamadığı bir gerçek…
Kürlet, bugüne kadar bu ülkenin en aslı unsurları olarak yine bu ülkenin nimetlerinden kimliksel, sosyal, ekonomik vs gibi yararlanamadığı gibi, yine bu ülkenin kuruluşunda en çok bedel payının vermeleri de “önemli bir hak ve hukuk” noktasında ciddi bir adaletsizliğin resmi olduğuda su götürmez bir gerçek olarak hafızlarda tazeliğini korumakta.
Bizler, ellerinde kalem olan, insanlar, her defasında barışı kutsayarak silahın çözüm olamayacağını vurgulamaktayız, çözüm ve diyalog yolları her zeminde açık tutulmalı bu ülkenin kanayan yarası olan Kürt sorununun çözümününde yine bu ülkenin yürütmesi ve yasama organı olan devletin kalbi olan mecliste olmalıdır, aynı zamanda Kürtlere verilecek bütün hak ve özgürlükler de anayasal bir güvenceyle korunmalıdır fotoğrafına hep dikkat çeken yazılarla inadına barışı vurgu yapmaktayız.
Kürt sorunun çözümüne katkı sunması beklenen ağızların, şiddeti vurgulayan kaosa doğru bir yarın yaratılmasına adeta yol açan açıklamaların ve tekrar vurguluyorum“ barışa hiç bir şekilde hizmet etmeyen açıklamaların arkası kesilmezken, diğer tarafta gelişmeleri kaygı ile izleyen Kürt halkı, yarınından kaygılı bir şekilde barışa akıl insanların ve aklı başında insanların bir şans vermelerini dört gözle beklemekte. Ve özellikle aydınların sıklıkla dillendirdikleri barış çağrısına ve Kürt sorununun barışçıl bir açıyla çözülmesine bir şans verilmesi çağrılarına artık birileri ses versin.
Bu yaranın, bu kanın artık bir şekilde bitirilmesini isteyen milyonlara ses neden hiç çıkmaz? Diye düşünmeden edemiyoruz. Ülke kan kaybediyor, Kürt anneleri kan ve göz yaşı ile Türk anneleri kan ve göz yaşı ile yarınlarına umutsuz bir denklemle bakmak istemiyor. Bu ülke daha fazla kan kaybetmeden herkesin, her kesimin, aydını, yetkilisi, etkilisi, sanatcısı, siyasetçisi, basını, yazarı ile Kürt sorunun çözümüne yönelik bir katkı sunarak barışa artık yer vermeli elini taşın altına koymalı… Barışa şans ve bu ülkenin çocuklarına bir şans doğması için elini taşın altına koymasının zamanı daha ne zaman gelecek?
Hergün ölüm haberleri ile, her iki taraftan şehit haberleri ile bu toplumu kamplara bölen canhıraç haykırışlar ne zaman son bulacak? Vicdanlar ölmesin adına, sizde bir şans verin diyorum ey bu ülkenin başkanları, Başbakanı, Cumhurbaşkanı, partisi, fikri, düşüncesi ne olursa olsun siyasetçileri, akil insanları, bu ülkenin esmer tenli çocuklarına bir şans verin ne olur… yaşam adına, daha aydınlık yarınlar adına. Muhammed İsa aşkına bir şans verin barışa!!!
Yeter diyoruz, inadına barış illada barış diye haykırdıkça bizler, her gün birileri daha can veriyor bu dinmeyen yaraya!!!
Yüreği barış atmalı bütün bir alemin ve barış diye çığlıklar yeri göğü çınlatmalı. Hümanist bir kavgaya dönüşmeli barışın mavi rengi... Bir sevda yangını gibi yanmalı bütün bir yer küre, ve bu yangınlarda milyonlar, milyarlar doğmalı, kendi küllerinden birer anka olmalı her bir yanış… sonra sonra adı barış olunca tek yürek olmalı bütün dillerde çoğul ekleri!.
Barışı istemek, barışa dair söylemleri her ulusa ve dünya insanları için dillendirmek, umut etmek ben insanım diyen herkesin dualarında olması gereken bir görev olduğu gibi, barışın kendisinin de olması bir ütopya değildir ve olmamalı da. Ancak bakıldığında genel anlamda, görünen ve yaşınılan manzaraların pek te iç acıcı olduğunu söylemek maalesef güç. Özellikle son 70 yıldır özelde Orta doğuda, Türkiye’de genelde dünyada kirli savaşlar, yıkımlar, sürgünler, nedensiz kıyımlar hiç durmadan sürdü ve bir şekilde hala sürmekte..
Barış tıpkı demokrasi gibidir. Tek sözcükte büyük bir derinlik vardır. Barış sadece sıcak çatışmanın olmaması mıdır? Kuşkusuz değil. Barış yaşamın her alanında ölümsüz olmalıdır. Barışın ölümsüzlüğü, geleceğin güvenceye bağlanmasıdır. Bu nedenle her zaman, her koşul altında Bariş.... İlle De Bariş demenin ve o yolda mücadele etmenin dışında seçeneğimiz olmamalı daha doğrusu yoktur.
Oysa Barış, insanın insan gibi yaşamasının vazgeçilmezidir. Yüreğinde insan sevgisi olan herkesin barış mücadelesine omuz vermesi aktif katkı koyması, barış savaşımının daha ileri noktasına taşınmasını sağlayacaktır. Dünya iki büyük dünya savaşı yaşadı. Savaşın bedelinin ne denli ağır olduğu görüldü. Onun dışında Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da emperyalist güçlerin çocuk, kadın, genç yaşlı demeden insanları nasıl bir zulümle katlettiklerini gördük.
Bununla beraber içinde bulunduğumuz coğrafya’da ve Ülkemiz “Kürt sorunu çözülemediği için“ başta olmak üzere daha bir çok yerde halen aynı kaos, gözyaşı, kan ve şiddet ortamı devam etmekte… Değişen koşullarda yeni dünya savaşı olasılıklarının yanında, yöresel savaşlar da devam ediyor. Halbuki dünya genelinde savaşlara karşı olmak yetmiyor, savaşların her türlüsüne Şiddetin her türlüsüne şiddetle karşı çıkmak gerekir. Barış mücadelesi, hem barışın elde edilmesi hem de korunması için yaşamımızın parçası olmalıdır.
Büyük bir şairin dediği gibi; " Barış mücadelesi herkesin görevidir. Barış mücadelesini salt birilerinin görevi görmek yanlışların en büyüğüdür. Herkesin barış uğrundaki mücadelede rolü vardır. Ben bir şairim ve bu mücadelede şairin ne yapması gerektiğini daha iyi anlatabilirim. Şuna inanıyorum ki, onların sorumluluğu, mühendislerin, teknisyenlerin sorumluluğundan bir damla olsun az değildir. Bilakis daha da büyüktür. Bir mühendis bir köprü inşa ederse, onun sorumluluğu o köprünün yıkılmamasıdır.
Fakat köprü yıkılırsa, felaket bir derece mahduttur, eninde sonunda köprü yeniden inşa edilecektir. Fakat şair, ruhun mühendisidir. Onun sesi, milyonlarca insana, onların ruhuna, kalplerine hitap etmektedir. Kelimenin bu muazzam gücü, her şairi gururlandırmalı, onu sorumluluk bilincine kavuşturmalıdır" Kısaca Savaşın iyisi, barışın kötüsü olmaz.
Güvercinin barışı mıdır barış?
Leopar mı sürdürür savaşı?
Niçin öğretir öğretmen
ölümün coğrafyasını?
Okula geç gelen kırlangıçlara
ne olur acaba?
Doğru mudur gökyüzü boyunca
berrak mektuplar taşıdıkları?
Pablo Neruda
Eski bir sevdadan kurtulmuşum;
Artık butun kadınlar güzel;
Gömleğim yeni,
Yıkanmışım,
Tıraş olmuşum;
Sulh olmuş.
Bahar gelmiş.
Güneş açmış.
Sokağa çıkmışım, insanlar rahat;
Ben de rahatım.
Orhan Veli Kanık
Soğuk harp bitti
Sıcak savaşlar başladı
Memleketim de bir içsavaş halinde
Memleketim bir içkanamada
Mezralar yanıyor
Köyler yanıyor
İçim yanıyor
Çocuklar ağlıyor
Analar ağlıyor
Anamız ağlıyor
İçerde onbin aç
Dışarda yüzbinlerce çıplak
Can Yücel
Barış
Koydular ismini,
Barışık bir dünyaydı
Düşledikleri.
Barışsever büyüttüler
Ve yine
Barış için yapılan
Savaşta yitirdiler…
Gülseren Onay
Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
Karşıyaka köyleri, obalarıyla
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,
Komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız
Bilmezlikten değil,
Fıkaralıktan
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayrı eşkiyaya çıkar adımız
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına...
Ahmet Arif
“Muhammed İsa aşkına”
Bîkes, yatalak bir dünyalıyım sahip çık ey dünyalı, adım barıştır.
Yoldaşınız, dindaşınız ve soydaşınızım…
Yüreğinize sorun beni, derinliklerine kök salmış bir sevda çığlığıyım.
Kur-an, Tevrat, Zebur, İncil aşkına
Kovun savaşları yüreğinizden, ey insanlık!…
Kovun savaşları dünyanızdan ne olur…
Bana da yer verin barıştır adım…
Barışla Kalınız...