Yorucu bir seçim sürecini geride bırakırken, Şırnak halkının seçtiği belediye başkanları da uzun bir maratonun sonucunda mazbatalarını alıp başkanlık koltuklarına oturdular. öncellikle bütün başkanlara en içten duygularımla hayırlı olsun diyorum. Sonuçta halkın hür iradesi ile seçilen başkanların partisi ne olursa olsun her anlamda Şırnak’a en iyi şekilde hizmet noktasında üstüne düşeni yapacaklarından da tabiî ki şüphe etmemekteyiz. Benim en çok sevindiğim konuların başında gelen ise, gerek seçilen başkanların gerekse kaybeden başkan adaylarının verdiği toplumsal mesajların içeriğiydi.
Evet, değerli Şırnaklılar, Şırnak bir demokrasi sınavını en iyi şekilde verdi. ve kanımca irili ufaklı sıkıntılar dışında Şırnak bu demokrasi sınavından başarılı çıkmıştır. Verilen barış mesajları toplumsal dayanışma ve sağduyu mesajları her kesim tarafından alkışlandı. Gerek DTP gerekse AKP ve gerekse diğer partilerin yöneticileri bu konuda üstüne düşeni yaptılar. Şırnak adına hepsine teşekkürlerimi sunmak isterim. Sonuçta kazanan Şırnak oldu. Zaten seçimler bir hizmet yarışıdır. Bu yarışta kazanan da kaybeden bir amaca hizmet eder. İşin doğası gereği buda söz konusu şehirlerin menfaatleri ve halkın her anlamda çıkarlarını koruma anlayışıdır. Bu bağlamda. Şırnaklıklar da kendi başkanlarını seçerek kendi iradelerini deklere ettiler. Tekrar hayırlı olsun diyor. Yeni başkanların görevlerinde Şırnak’ı, seçildikleri ilçe ve beldeleri hatta köylerin güzelleşmesi noktasında hizmette sınıfta kalmamalarını temenni ederiz.
Birde şunu da vurgulamak isterim ki, kimse kendini halktan büyük görmesin. Kim bu halka yanlış yaparsa, emin olun, bu halk onlara gereken cevabı çabuk verir. sonuçta 5 yıl çok uzun bir zaman birimi değildir. Bunu da yeni başkanlarımız, valilerimiz, kaymakamlarımız, muhtarlarımız vs unutmasınlar vs vs..
HALKIN SEÇTİKLERİ BELEDİYE BAŞKANLARINI KUTLAR YENİ GÖREVLERİNDE BAŞARILAR DİLERİM.
YARA…
Değerli okurlarım, sizlerle paylaşmayı elzem bildiğim bir çalışmamı anlatmak istiyorum. 2002 yılında olağanüstü akşamlar ve 2004 yılında yarım kalan bir mevsim adlı kitaplarımızdan sonra Yaklaşık 3 yıldır, üzerinde çalıştığım bir roman çalışmam vardı. Bunu nihayet sonuçlandırdım. Ve “YARA ADLI ROMAN ÇALIŞMAM” bugünden itibaren tüm Türkiye’deki kitapevleri başta olmak üzere Şırnak’ta da sizlerin huzuruna çıkacaktır. Aslında içeriği konusunda pek bir şey anlatmak istemem, en azından sizlerin yorumları benim için içeriğinden daha önemli. Ama kısaca anlatmak istediğim mevzunun sosyal boyutudur. Efendim, bu roman aslında Şırnak’ın romanıdır. Yani sizlerin romanı, bir dönem bölgemiz başta olmak üzere özellikle yaşadığımız Şehr-i Nuh kentinde yaşanan trajediler ve yaşamların farklı bir açısını dilim döndüğünce yazmaya çaba sarf ettim …
Bunun yanında, yine Kürtlerin dünya ya kazandırdıkları aşk efsanelerini, yoksulluğu, yoksunluğu, özlemi, ayrılığı, Kürtlerin yaşadığı acı trajediler Ermeniler, Süryaniler, kıldaniler, vs kısaca Ortadoğu’da yaşanan sorunların bir izdüşümü de denilebilir. Ama en önemlisi tarihe ışık tutmak adına ya da tarihe bir not düşmek adına sizin bir kardeşiniz, sizden bir olarak bir Şehr-i Nuh’llu olarak nacizane sizlerin yaşadıklarını yazmaya özen gösterdim. Ne denli başarılı oldum onu bilmiyorum. O tabiî ki sizlerin vereceği karardır. Ben sadece tercüman olmaya çaba sarfettim. Bu kitabımın kendi çapında bir ilke imza atması da Şırnak açısından üzücü ama benim acımdan ise farklı bir heyecanı beraberinde getirdi. Evet değerli okurlar, yanılmıyorsam, Şırnak’ta ilk kez(yakın dönem de) bir roman yazılıyor. Buda nacizane bana nasip oldu. Aslında ben buna pek sevinmiyorum. Çünkü Şırnak dünya edebiyatına dehasa alimler ve bilim adamları kazandıran bir yer olmasına rağmen, ne yazık ki bizler Fekı Teyranların, Meleyi Cezerilerin daha yüzlerce bilge alimlerimizin miraslarına ne yazık ki sahip çıkma adına sınıfta kalmış durumdayız. Umarım bu handikapi en kısa sürede aşarız.
Bende nacizane buna ufakta olsa bir katkı sunmayı amaçladım. Umarım bu romanımız sizlerin beğenisine mazhar olur dileği ile sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu kitap sadece benim değil. Tüm Şırnak’ın hatta ve hatta Kürtlerin ve Ortadoğu’da yaşayan halkların kitabıdır romanıdır. Umarım kendinize sahip çıkarsınız diyorum. sevgi ve barışla… kalınız.
Kitaptan kısa bir pasajı sizlerle paylaşmak isterim;”
YARA
Güneşin ışıkları karanlığı yavaş yavaş aydınlatıyordu. Ama yine de geceydi ve ölüm kokuyordu. Gece ile birlikte şehir de ölüm kokuyordu. Hüseyin, ölüm kokan bu şehrin sokaklarına doğru yöneldi. Sokaklarında ilerlemeye başlarken bu şehri ne kadar çok sevip sevmediğini düşündü. Seviyordu Hüseyin. Bu şehirde ona göre öyle bir ritim vardı ki bu dünyanın hiçbir yerinde yoktu. Her ne kadar ölüm çok olsa da bu kentte ve çocuklar babalarına erken veda etseler de, kuyular bu şehirde ölümlerle, kuyulara atılan ve asitlerle yakılan cesetlerden arta kalan kemiklerle kafatasları ile anılsa da ve ölümle gençlik bir arada yürüse de, bu kent ölü değildi. Sürekli ölen ve öldükçe de çoğalan bir yaşamdı bu şehir. Bunu biraz dikkatle etrafına bakan herkes görebilirdi. Bir güneş tapınağıydı bu şehir, güneşin ışıklarını eksilmediği, büyük aşkların yeşerdiği, şairlerin yetiştiği ve güneşin kutsal olduğu bir tapınaktı bu şehir...
14.04.2009