Sel-den Arda Kalan Dramlar…(1)

Tüm Şırnak’ı yasa boğan sel felaketi geride kalırken, selin arkasında bıraktığı acılar ve acıları yaşayan insanların yaşadığı dramlar hala konuşulmaya devam ediliyor…

Özellikle Silopi ilçesinde evleri dere kenarında bulunan insanların o korkunç sel felaketi gecesi yaşadıkları, romanlara konu olacak dramlarla dolu olduğunu gördüm.

Evi Silopi’nin Yeşiltepe mahallesinde bulunan 3 çocuk Babası Özgür Müldür (27) ve Anne Güler Müldür (26) sel gecesi yaşadıklarının hala şokundan çıkmış değiller.

Herkes uykudayken evleri su basan Müldür Ailesi, gecenin bir yarısında insanı dehşete düşüren yıldırımın etkisiyle ağlayan çocuklarının hıçkırıklarıyla uyanması ile birlikte suların evlerinin içine kadar geldiğini görürler. Kapıya doğru gidip canlarını kurtarmak için koştuklarında ise kapının arkasında adeta bir Azrail gibi bekleyen selin, evin her tarafına hücum etmesi ile birlikte çaresiz kalmaları karşısında etrafa imdat sesleri ile koşuşturmaları kar edemezdi.

Çocukların babası olan Özgür, aniden bastıran selin, evin her tarafına yayılması karşısında yaşam umutlarının tükendiğini anlamıştı. Bir anda çaresiz kalan Baba Özgür ve Anne Güler, artık kendi hayatından umudunu yitirir ve çocukları Davut (6), Halime (4) ve Harun (2)’u kurtarma savaşına girerler. Ancak bu da yetersiz kalır. Çünkü su seviyesi bir metreyi geçmişti ve evin bütün giriş çıkışları sularla kaplanmıştı. Anne ve Baba, çocukları koynunda bir birlerine sarılarak son dualarını ederlerken sessizce ağlamaya başlamışlardı. Bu arada Baba Özgür’ün son olarak aklına bir fikir gelir ve o fikri hayata geçirir. Çocukları Davut (6), Halime (4) ve Harun (2)’u evin içinde bulunan yüksekçe bir dolabın üstüne bin bir zorlukla bırakırken, sular da bir metreyi çoktan geçer ve artık ölümün o soğuk yüzünü içten içe hissetmeye başlarlar. Anne ve Baba, çocukları ile birlikte ağlaşırken, özellikle Anne Güler Müldür’ün çığlıkları yeri göğü inletiyordu. Kendilerine bir yardımın gelmesi için umutlar da tükenmişti.

Ve anne ile Baba, sel felaketinin yarattığı korkunç facia karşısında ölümün mat rengini ta içlerinde hissederken bir anda son olarak birbirlerine sarılıp öteki dünyada yine birleşmek için son dualarını etmekteydiler. İşte tam bu arada evin damından sesler gelir ve o sesler balyoz ve çekiç sesleri idi.

Onların evde mahsur kaldığını gören komşuları, onların çaresiz olduklarını bilmiş ve onları ancak çatıdan çıkartarak kurtarmayı düşünmüşlerdi. Bu isabetli fikir ve herkesi derinden etkileyen yardımlaşma güdüsü, insani olduğu kadar komşuluğun ve yardımseverliğin başka bir veçhini gözler önüne seriyordu.

Balyoz sesleri, evin çatısından betona her vuruluşunda Müldür Ailesi de yaşama dönüyordu adeta. Balyozlar hızla betona çarparken Müldür Ailesi adeta yeniden hayata dönüyordu. Evin çatısında onlarca yardımsever insan, hepsi bir anda Müldür Ailesi’ni kurtarma telaşı ile hızla ve seri bir şekilde betonu kırmaya çalışırken, yükselen sular neredeyse Anne ve Baba Müldür’ün boğazına kadar geliyordu. Baba Müldür ile anne Müldür, bir yandan yüksekçe dolabın üstünde çocuklarını teselli ederken diğer yandan da boğulmamak için sularla boğuşuyordu. Bu arada evin çatısında balyozlarla betonu kıran duyarlı komşuları, evin tavanından ilk deliği açıyordu ve hızlanarak açtıkları deliği genişleterek son sürat, kan ter içinde, bir arbede içinde bağırıp hem mutluluk hem de acıyla içerde yaşam savaşı veren Müldür Ailesine seslenerek “Sizi kurtaracağız, sakın kendinizi kaybetmeyin” diye Baba ve Anne Müldür’e hayat veriyorlardı. Bir anda yukarı katı gören Müldür Ailesi, yaşama dönerken sevinçle “çabuk bizi kurtarın, sular boğazımıza kadar geldi! öleceğiz, öleceğiz!” diye bağırırken hep bir arada Müldür Ailesi’ni kurtarmak için mücadele eden yardımsever komşular, artık çatıdaki beton deliğini iyice açmışlardı. Sıra demirleri kesmeye gelirken, demirleri kesmek için demir kesme makasını arayan bir komşu sevinçle bağırarak “makası buldum, buldum” diye haykırarak onların canhıraş çalışmalarına katılıyordu. Demirler kesilirken bir yandan da komşuların bulduğu kalın halat aşağıya bırakılıyordu. İçerde bulunan Müldür Ailesi halatı, dolabın üstüne bıraktıkları çocuklarına bağlıyorlardı. Önce küçük çocukları Harun’a halatı bağlayan Anne ve Baba Müldür sevinçle “Tamam tamam, yukarı, yukarı çekin!” diye bağırıyordu. Beton demirleri de kesen komşular, hep birden halatı yukarı çekerek Küçük Müldür’ü suların içinden çıkartıyorlardı. Ve Küçük Müldür Harun, sevinç ve acı karışımı ağlarken hayata döndüğünden habersizdi. Daha sonra Harun’u suların içinden çıkartan komşular, son hızla Halime’yi de halatlarla üst kata çıkartırlar. Komşular, çocukların en büyüğü olan Davut’u da sel sularının içinde çıkartıyorlardı. Bu arada sel suları da gittikçe yükseliyordu.  Son dakikada çocukları halatlarla yukarı çıkartıp onları hayata döndüren komşuları bu sefer de Anne Güler ve Baba Özgür’ü halatlarla can havliyle hayata döndürmüşlerdi. Hep bir arada bir birlerine sarılarak hayata yeniden dönmenin mutluluğunu yaşayan Müldür Ailesi ile duyarlı yardımsever komşular, aynı zamanda büyük bir insanlık örneğini de sergilemişlerdi.

Herkes bir birine sarılıp Müldür ailesini hayata döndürmenin sevincini yasarken Anne Güler Müldür’ün gözleri çocuklarını arıyordu. Çocuklarını bulup onlarla hayata dönmenin mutluluğunu ağlayarak yaşarken, gözlerinde hala selin yarattığı felaketin şoku vardı.

Müldür Ailesinin mutlu sonla biten bir sel felaketinde yaşadıkları dramın duygu yüklü gerçekliği karşısında, herkes büyük bir mutluluk yaşarken aynı zaman birimi içerisinde Müldür Ailesi’nin evinin 200 metre gerisinde ise selin yol açtığı felaket bir başka dramı, Kaden ailesinden Yusuf  İslam ve dünyalar güzeli küçücük Nupelda’yı ne yazık ki ölüme götürüyordu…

ve o korkunç gecede yaşanan felaket acıyla son bulup iki körpecik beden sele, iki KÖRPECİK can, iki KÖRPECİK YÜREK iki körpecik elleri büyümeyen “yürekleri Cudi” Yusuf İslam ve NUPELDA’YI veriyordu. Yer gök acıyla bir annenin yüreğinde ise onlarca mezar açıyordu o gece…

Sel felaketi faciasını yaşayan dramları yazmaya devam edeceğim…

09.11.2006

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ