Doğayı Sevmeyen İnsanı Asla Sevemez!!!

 

Sevgi üzerine kurulan bir yaşamın insana verdiği hazı, böyle bir yola baş koymuş olanlar ancak bilebilir. Paylaşım ve kanaat ise sevginin uzantılarıdır. Sevginin boyutları, anlamı ve sevilen nesne kişilere göre değişir. Kimileri, yosun tutmuş bir kaya parçasının doğallığını, kimileri rüzgara karşı direnirken dans eden altın sarısı bir buğday başağını, kimileri de gün batımındaki güneşin kızıllığını yada gündoğumundaki masum berraklığını sever. Kimileri de doğanın bütünlüğü içinde yaşam hakkı olduğuna inandığı bütün canlıları sever.. Bence son şık çok anlamlı.

Doğanın bütünlüğünde sevilebilecek çok şey var. Ve yine bu bütünlüğün içinde yaşamak için var olan çok canlı var. İnsanlar, bitkiler,hayvanlar ve bunların yaşamlarına destek veren diğer cansız unsurlar..

Bunlardan birinin eksikliği yada yokluğu dengeleri bozuyor.Bu dengelerin korunması ise paylaşılan yaşam yolunun yürünürken iyi korunması ile bağlantılıdır.. Büyüklerimiz anlatır..    Elli yıl önce Türkiye’nin geneli ormanlarla kaplıydı..Bölgemizde yağışlar düzenliydi..Su olabildiğince çoktu..Mezopotamya bereketliydi, taş eksen yeşerirdi bu verimli topraklarda. ve Botan’da çeşitli nedenlerle Ormanlar bilinçli ya da bilinçsizce kesildi, yakıldı yok edildi. En son bu sene Cudi’de Gabar’da ve tabiî ki Türkiye’nin bir çok bölgesinde milyonlarca hektar ormanlar hunharca yakılıp kül oldu. Ama Cudi ve Gabar dağlarında çıkan yangınların kendi kaderine terk edilip söndürülmesi için çabanın olmaması ise bize yakışmadı. Ve tarih bunu kendi hanesine siyah imgelerle yazdı….   Aynı zamanda genel olarak yağışlar azaldı, birkaç damla yağmur için bereketli Mezopotamya ovasında topluca yağmur dualarına çıkılmaya başlandı.           

       Ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde ifade ettiği “Sincap Tekirdağ’dan Hakkari’ye ayakları toprağa değmeden ağaçlarda daldan dala atlayarak gidebilir” Seyahatnamenin bilmem kaçıncı sayfasında yazılı bir ifadeden ibaret kaldı.. Ve bugün gelinen durum içler acısı. Bilimsel araştırmalara göre yılda bir Kıbrıs adası kadar bereketli toprağımızı kaybediyoruz. Ve yine bilimsel verilere göre, önlem alınmazsa, 2050 yılında Türkiye’miz çöl olacak. Bizim yaşam kaynağımız olan, büyüklerimizin bize bıraktığı sevgi yumağını, doğayı, doğa ile bütünleşen bir çok canlının dolaylı olarak katili olacağız.. Düne kadar Cudi'nin eşiğinde sürüler halinde yaşayan dağ keçileri, Ceylanlar, geyikler nerde? Sürü halinde yaşayan dünyanın en güzel canlısı Kınalı Kekliklerin nesli tükendi tükenecek.. Bunlar yetmiyormuş gibi, son yıllarda başımıza bela olan zehir saçan termik santaller de”KARKEY” doğamızı cok CİDDİ ANLAMDA TEHDİT ETTİĞİ GİBİ GELECEK NESİLLERİNDE GENLERİNİ KANSER VE BENZERİ HASTALIKLAR AÇISINDAN TEHDİT ETMEKTE DESEK ABARTI OLMAZ SANIRIM..

          Değerli okurlar; Sevgi kaynağı olan doğaya verdiğimiz zarar, yaşamı paylaştığımız diğer canlıların yok olmasına da neden oluyor. Gelecek nesillere bırakacağımız kötü mirasın vebalini unutmamamız gerekir. Yarından tezi yok gelin sevgi üzerine kurduğumuz dünyamızı renklendirelim, yeşillendirelim. Ve “son bahara girdiğimiz ” bu ayda Şırnak ili ve bütün ilçeleri köylerinde yaşayan vatandaşlar olarak birer fidan dikelim... Herkesin dikili bir sevgilisi olsun geleceğe umut veren.!

05.10.2006

 

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ