YAŞAM PAYLAŞILDIKÇA DEĞER KAZANIR...

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" "Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. "İşte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman... "sevgi” Yaşanmamış aşkların bilinç altındaki dürtüsünü yenebilmek, ve yaşanabilmesini sağlamak için takılan bir maske değil... Karşıdan maddi veya cinsel faydalanmanın bir aracı hiç değildir. Değerli okurlar biz buna;kısaca HAYATI paylaşmak diyoruz,böyle bir paylaşım öncellikle insanı kazanma,ona yüreğini sunma ve yaşam sofrasında statüsüne,kimliğine,cüzdanına, diline,dinine,bakmadan onunla acıyı,sevinci,ekmeği, barışı iliklerine kadar yaşama davası diyoruz. Bunu gerçekleştirmek sağlıklı bir iletişimden geçmektedir. Sağlıklı iletişimin adı yürekler arasında sevgi köprüsünü kurmaktan geçer. Sevginin dini,dili,rengi yoktur,o bütün bir alemin bütün bir renklerin toplamıdır. Sevgiyi paylaşmak önce insanı kazanmaktan geçer,bir insanın kazanılması ne derece büyük bir mutluluksa,kaybedilmesi de o denli korkunç bir felakettir. Bu nedenledir ki insan kazanımı tüm kazanımların insan kaybıda tüm kayıpların sebebidir. Toplumsal hayatın bir cennete veya cehenneme dönüşmesi bu nedene bağlıdır. Olumsuz veya olumlu tüm toplumsal dönüşümler kazanmak yada kaybetmekten geçer. Onun içindir ki bizler adı barış olan, adı yaşam olan böylesi bir kazanımda yerimizi almak zorundayız. Yoksa değerlerini yaratamayan sönük ve zavallı bir toplum olarak veya toplumun birer bireyleri olarak kalmaya mahkum olacağız. Değerli okurlar: Yaşadığımız toprakları bilgiyle,ilimle,zenginleştirmek için, Gelin hepimiz birer gönül işçileri, adı Sevgi, adı Barış olan yürek davasının gönüllü birer işçileri olalım. Bir güneş kadar cömert ışığını yalnız yaban güllerine değil zehirli zakkumlara da, yalnız masum kuzulara değil yırtıcı sırtlanlara da, yalnız tavşanlara değil çıngıraklı yılanlara da olaştıralım... Ne dersiniz.?

Dündar Sansur...-13.10.2005

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ