Tartışmak, bir konu üzerinde farklı görüş sunmak ya da farklı görüşleri
savunmak...Eğer bir sorunu çözmeye niyetliyseniz, sağlıklı çözümler
istiyorsanız, o konu hakkında farklı görüşler ortaya konması, tartışılması
sorunun sağlıklı çözümlere kavuşmasında en önemli etkendir. Ama bizde kolay
değildir farklı düşünceler ortaya koymak. Neredeyse ayıp sayıldığı için
sorunlarımızı da çözemiyoruz.
Aile geleneklerimizde babanın, okulda öğretmenin, siyaset yaşamında
liderlerin görüşleri dışında görüş ileri sürmek çok zordur. Devlet babanın
resmi görüşleri dışında da farklılık getirmek kolay değildir. Düşünce
farklılıkları zenginlik sayılabilecek iken bizde genelde ayıplanır.
Şu çok açık bir gerçektir ki; kendi yanlış değerlerini sorgulamayan veya
tartışmadan kaçan toplumlar sağlıklı hiçbir aşama kat etmemek- le beraber
gelişen toplumların da alay konusu olmaya mahkum kalacaklardır.
Değerli okurlar; adı ne olursa olsun yapıcı olmak kaydıyla tartışmaktan
kaçınmayalım. Avrupa toplumu Orta Çağını sorgulayarak, tartışarak ancak
aşabilmiştir. Kendi rönesansını(aydınlanma çağı) başlatan Avrupa toplumu
ruhban sınıfının ve derebeylerinin (aşiret mantığıyla yaptıkları) zulmüne, hakimiyetine bu şekilde son vermiştir.
Kendi toplumumuza "genelde Guneydoğu özelde Şırnak" gelince; üzülerek belirtmem gerekir ki 21.Yüzyılda bizler hala feodalizmin, aşiretçiliğin ve İslam dini ile yakından-uzaktan ilgisi olmayan din kisvesi altında hurafelerin yüzlerce örneğinin yaşandığı
bir toplumuz...
Kız çocuklarımızı okula göndermeyerek,erkek çocuklarımızı da”okuyup ta ne
olacak ,para getiren en iyi meslek şoförlüktür” deyip okula devam etmesini
engelleyerek veya hiç ilgilenmeyerek kendimize ve evlatlarımıza en büyük
kötülüğü yapmaktayız.
Sizden olan kaç doktorunuz, kaç mühendisiniz,kaç bilim adamınız,kaç
öğretmeniniz var? Kendinize sordunuz mu acaba, çok merak ediyorum?
Yaşadığımız toplumda kan davaları gibi, toplumun huzurunu bozan aşiret kavgaları gibi evlenmelerde berdel gibi, ölen evli
kardeşin eşinin eltsiye zorla evlendirmesi gibi, veya kız-erkek çocuklarımızı kendi seçimlerine karşı çıkarak zorla evlendirerek,birde gençlere sohbetlerde söz
verilmemesi ve kendi iradesiyle geleceğinin profilini çizme olanağının
tanınmaması gibi,bazı insanların doğuştan bazı vasıflarla tanımlanması
gibi(ağalık, şehylik, aşiretçilik vs...) çağdışı uygulamalar hala yaşanmaktadır.
Sevgili Şırnaklılar; Yukarıda çizdiğim tablo hoşunuza gitmeyebilir, ama ne yazıkki gerçek...
Maalesef bu çağdışı tablo bütün Güneydoğuda hala etkin bir konumda.
Bu gerçeği değiştirmenin tek yolu; önce bu yanlışları sorgulayarak,
tartışarak, ilme, bilgiye, bilime,toplumsal barışla gereken önemi vererek kendi rönesansımızı
gerçekleştirme yolunda mesafe alabiliriz.
Değerli Şırnak'lılar; lütfen yanlış düşünce ve tabularımızı tartışmaktan ve
sorgulamaktan kaçınmayalım. Öncelikle kendi öz eleştirimizi yaparak işe
başlamalıyız. Amacımız hep kazanım olmalı. Bizler kan,gözyaşı,sosyal
kaos(kargaşa) anlamsız mide bulandıran saçma sapan aşiret kavgalarını istemiyoruz.kim kime ne nedenle yaparsa yapsın, bu tür kavgaları çıkartanları, barışla uzlaşıya gitmek yerine büyütenleri, başvuranları, körükleyenleri, bundan nemalananları nefretle ve şiddetle kınıyorum. Ve aynı zaman da, nedeni, sebebi, haklı haksız vs vs çıkış noktası ne olursa olsun"aşiretçiliğin körüklediği kavgaları herkes, aydın bir gelecek isteyenler nefretle kınamalı şiddetle karşı konmalı. " Toplumsal barışın önündek en büyük nedenlerin başında bana göre kesinlikle aşiretçilik anlayışı gelmektedir. Genelde Guneydoğu özelde Şırnak bölgesinin başına bela olan aşiretçilik 21. yüzyılda hala prim buluyorsa bundan herkes utanç duymalı. Ve kesinlikle buna katkı sağlayanlar da bana göre kendi toplumlarının ihanetçileridir. Kin, nefret, düşmanlık, kan gözyaşı, kara cehalet dışında hiç bir kazanımı olmayan aşiretçilik anlayışı bir an önce bizi terketmez ise, biz kan vermeye,göz yaşı dökmeye ve başka toplumların alay konusu olmaya devam edeceğiz diyorum.
Değerli Şırnak'lılar, Hiçbir toplum böylesi bir tabloya layık olamaz diye düşünüyorum.
Bunu değiştirmenin tek yolu bir birimizi sevmekle, barışla, ilimle,bilgiyle ve gerek kız evlat, gerekse erkek evlat bütün çocuklarımızı okutmakla işe başlamalıyız. Sosyal barışı
isteyerek,dini inançlarımızı özümseyerek,önemseyerek,ekonomik ve manevi
varlığımızı tüm insanlığı kuşatacak derecede cömertçe sergileyerek bu
misyonumuzu sürdürmeliyiz.
Ben bunu başaracağımızdan umutluyum, sizlerde umutlu olun Değerli Şırnak'lılar...
Birileri uzaya turlar düzenlerken, aşiretçilik gibi çağın gerisinde utanç tablosu bizim kaderimiz olmamalı. Yaşadığımız topraklar bir zamanlar büyük
medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Gelin, tarihi yeniden inşa etmek için
hepimiz toplumun bütün fertleri olarak; babalar,anneler,
aydınlar,yöneticiler,komutanlar,seçilmişler ve siz gençler;bu mukaddes
duvarda birer tuğla örelim.
Adı bilgi,adı sevgi,adı bilim,adı barış,adı insan gibi yaşam olan her bir
tuğlada adınız olsun. Yarınlarda çocuklarınız,torunlarınız bu tuğlalarda
adınızı gördüklerinde sizinle gurur duyacaklardır. Bu duvarın harcında
alınterimiz, çimentosunda beynimiz,altyapısında inancımız ve bütün
organlarında yüreğimizin imzası olan bir gelecek yaratalım.
Ve geleceğin adı,umut olsun,sevda olsun,barış olsun,adı hep kazanım olsun.
Çünkü hiçbir şey, adı ne olursa olsun insandan, sizden daha değerli
değildir... Ve ben, toplumumuzun utanç kaynağı olan aşiretçilik mantığını şiddetle kınıyor, bir vatandaş olarak, Şırnak'a gönül veren bir kardeşiniz olarak bütün insanı yüreğimle "KAHROLSUN AŞİRETÇİLİK DİYORUM." YA SİZ?
Eğer amacınız bir yıllık ise, pirinç ekiniz,eğer amacınız on yıllık ise,
ağaç ekiniz,eğer amacınız yüz yıllık ise, İNSAN YETİŞTİRİNİZ...
Dündar Sansur...-15.08.2006