Evet, Kahrolsun Aşiretçilik!

 

Tartışmak, bir konu üzerinde farklı görüş sunmak ya da farklı görüşleri

savunmak...Eğer bir sorunu çözmeye niyetliyseniz, sağlıklı çözümler

istiyorsanız, o konu hakkında farklı görüşler ortaya konması, tartışılması

sorunun sağlıklı çözümlere kavuşmasında en önemli etkendir. Ama bizde kolay

değildir farklı düşünceler ortaya koymak. Neredeyse ayıp sayıldığı için

sorunlarımızı da çözemiyoruz.

Aile geleneklerimizde babanın, okulda öğretmenin, siyaset yaşamında

liderlerin görüşleri dışında görüş ileri sürmek çok zordur. Devlet babanın

resmi görüşleri dışında da farklılık getirmek kolay değildir. Düşünce

farklılıkları zenginlik sayılabilecek iken bizde genelde ayıplanır.

Şu çok açık bir gerçektir ki; kendi yanlış değerlerini sorgulamayan veya

tartışmadan kaçan toplumlar sağlıklı hiçbir aşama kat etmemek- le beraber

gelişen toplumların da alay konusu olmaya mahkum kalacaklardır.

Değerli okurlar; adı ne olursa olsun yapıcı olmak kaydıyla tartışmaktan

kaçınmayalım. Avrupa toplumu Orta Çağını sorgulayarak, tartışarak ancak

aşabilmiştir. Kendi rönesansını(aydınlanma çağı) başlatan Avrupa toplumu

ruhban sınıfının ve derebeylerinin (aşiret mantığıyla yaptıkları) zulmüne, hakimiyetine bu şekilde son vermiştir.

 

   Kendi toplumumuza "genelde Guneydoğu özelde Şırnak" gelince; üzülerek belirtmem gerekir ki 21.Yüzyılda  bizler hala feodalizmin, aşiretçiliğin ve İslam dini ile yakından-uzaktan  ilgisi olmayan din kisvesi altında hurafelerin yüzlerce örneğinin yaşandığı

bir toplumuz...

     Kız çocuklarımızı okula göndermeyerek,erkek çocuklarımızı da”okuyup ta ne

olacak ,para getiren en iyi meslek şoförlüktür” deyip okula devam etmesini

engelleyerek veya hiç ilgilenmeyerek kendimize ve evlatlarımıza en büyük

kötülüğü yapmaktayız.

Sizden olan kaç doktorunuz, kaç mühendisiniz,kaç bilim adamınız,kaç

öğretmeniniz var? Kendinize sordunuz mu acaba, çok merak ediyorum?

Yaşadığımız toplumda kan davaları gibi, toplumun huzurunu bozan aşiret kavgaları gibi evlenmelerde berdel gibi, ölen evli

kardeşin eşinin eltsiye zorla evlendirmesi gibi, veya kız-erkek çocuklarımızı kendi seçimlerine karşı çıkarak zorla evlendirerek,birde gençlere sohbetlerde söz

verilmemesi ve kendi iradesiyle geleceğinin profilini çizme olanağının

tanınmaması gibi,bazı insanların doğuştan bazı vasıflarla tanımlanması

gibi(ağalık, şehylik, aşiretçilik vs...) çağdışı uygulamalar hala yaşanmaktadır.

Sevgili Şırnaklılar; Yukarıda çizdiğim tablo hoşunuza gitmeyebilir, ama ne yazıkki  gerçek...

Maalesef bu çağdışı tablo bütün Güneydoğuda hala etkin bir konumda.

Bu gerçeği değiştirmenin tek yolu; önce bu yanlışları sorgulayarak,

tartışarak, ilme, bilgiye, bilime,toplumsal barışla gereken önemi vererek kendi rönesansımızı

gerçekleştirme yolunda mesafe alabiliriz.

 

   Değerli Şırnak'lılar; lütfen yanlış düşünce ve tabularımızı tartışmaktan ve

sorgulamaktan kaçınmayalım. Öncelikle kendi öz eleştirimizi yaparak işe

başlamalıyız. Amacımız hep kazanım olmalı. Bizler kan,gözyaşı,sosyal

kaos(kargaşa) anlamsız  mide bulandıran saçma sapan aşiret kavgalarını istemiyoruz.kim kime ne nedenle yaparsa yapsın, bu tür kavgaları çıkartanları, barışla uzlaşıya gitmek yerine büyütenleri, başvuranları, körükleyenleri, bundan nemalananları  nefretle ve şiddetle kınıyorum. Ve aynı zaman da, nedeni, sebebi, haklı haksız vs vs çıkış noktası ne olursa olsun"aşiretçiliğin körüklediği kavgaları herkes, aydın bir gelecek isteyenler nefretle kınamalı şiddetle karşı konmalı. " Toplumsal barışın önündek en büyük nedenlerin başında bana göre kesinlikle aşiretçilik anlayışı gelmektedir. Genelde  Guneydoğu özelde Şırnak bölgesinin başına bela olan aşiretçilik 21. yüzyılda hala prim buluyorsa bundan herkes utanç duymalı. Ve  kesinlikle buna katkı sağlayanlar da bana göre  kendi toplumlarının ihanetçileridir.  Kin, nefret, düşmanlık, kan gözyaşı, kara cehalet  dışında hiç bir kazanımı olmayan aşiretçilik anlayışı bir an önce bizi terketmez ise, biz kan vermeye,göz yaşı dökmeye ve başka toplumların alay konusu olmaya devam edeceğiz  diyorum.

Değerli Şırnak'lılar,  Hiçbir toplum böylesi bir tabloya layık olamaz diye düşünüyorum.  

 

  Bunu değiştirmenin tek yolu bir birimizi sevmekle, barışla, ilimle,bilgiyle ve gerek kız evlat, gerekse erkek evlat bütün çocuklarımızı okutmakla işe başlamalıyız. Sosyal barışı

isteyerek,dini inançlarımızı özümseyerek,önemseyerek,ekonomik ve manevi

varlığımızı tüm insanlığı kuşatacak derecede cömertçe sergileyerek bu

misyonumuzu sürdürmeliyiz.

Ben bunu başaracağımızdan umutluyum, sizlerde umutlu olun Değerli Şırnak'lılar...

 

 

    Birileri uzaya turlar düzenlerken, aşiretçilik gibi çağın gerisinde utanç tablosu  bizim kaderimiz olmamalı. Yaşadığımız topraklar bir zamanlar büyük

medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Gelin, tarihi yeniden inşa etmek için

hepimiz toplumun bütün fertleri olarak; babalar,anneler,

aydınlar,yöneticiler,komutanlar,seçilmişler ve siz gençler;bu mukaddes

duvarda birer tuğla örelim.

Adı bilgi,adı sevgi,adı bilim,adı barış,adı insan gibi yaşam olan her bir

tuğlada adınız olsun. Yarınlarda çocuklarınız,torunlarınız bu tuğlalarda

adınızı gördüklerinde sizinle gurur duyacaklardır. Bu duvarın harcında

alınterimiz, çimentosunda beynimiz,altyapısında inancımız ve bütün

organlarında yüreğimizin imzası olan bir gelecek yaratalım.

Ve geleceğin adı,umut olsun,sevda olsun,barış olsun,adı hep kazanım olsun.

Çünkü hiçbir şey, adı ne olursa olsun insandan, sizden daha değerli

değildir...  Ve ben, toplumumuzun  utanç kaynağı olan aşiretçilik mantığını şiddetle kınıyor, bir vatandaş olarak, Şırnak'a gönül veren bir kardeşiniz olarak bütün insanı yüreğimle "KAHROLSUN AŞİRETÇİLİK DİYORUM." YA SİZ?

 

 Eğer amacınız bir yıllık ise, pirinç ekiniz,eğer amacınız on yıllık ise,

ağaç ekiniz,eğer amacınız yüz yıllık ise, İNSAN YETİŞTİRİNİZ...

Dündar Sansur...-15.08.2006

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ