BANA ŞIRNAK’I ANLATABİLİRMİSİNİZ!!!”

İnsanların ne kadar kötü olduğunu görmek beni hiç

şaşırtmıyor, fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını

görünce hayretler içinde kalıyorum.

(Goethe)

 

Gece karanlığın şeffaf olmayan dudaklarını öperken hayasızca, yıldızlar güneşe varmanın sevinciyle halaya durur gibi tirmik bir motifle gülüşlerini bırakır Cudi’nin eteklerine “Silopinin yaralı yüreğine”,ama ne ilginçtir ki, güneşin doğması, mehtabı öldürmesini görmez esmer tenli yıldızların ak yüreği. Yada yıldızlar mı acı çekmekten zevk duymakta diye anlamsız bir ikilemin polemiğine sokuyorum beynimi, kuşlar damlardan seher öterken…

 

   Sabaha kaç var bu kentte,yada bu kent için sabah ne anlam ifade eder,yada yada insanlar için ne gibi bir anlamı var sabah(lar)a varmanın? veya insanlar uyurken gerçekten ölürlermi? diyede düşünmüyor değilim!. Ancak yinede ölmüyorlarsa şayet,neden sabah kalkıp kendilerini Saran kötülüklere,acılara,savaşlara,yıkımlara,yalana,dolana teslim edercesine sessizliğe gömülürcesine bir  ses olmazlar!!!,

 

   Veya ölülerin dünya hayatı adına hiçbir eylemleri olmamaları gerçeği karşısında yaşayanlarla onların arasındaki farkı bana  kim anlatacak? Anlatırken bana, fakirliği,kimsesizliği, sevgisizliği,barışa kin besyelen yüreği,halkın sırtından rant sağlayan sırlatanları,halkı birkaç kuruş para kazanmak uğruna zehirli dumanlarla zehirlerken vicanları ölen şirket(ler)i,yolsuzlukla,yüzssüzlükle,rüşvetle,üç kağıtla,kandırmakla,”siyasetçiye yöneticiye”,yalakalıkla yağcılıkla bir ihale almanın zeminini hazırlarcasına, “ver öpeyim abi dercesine”akrobatik bütün hareketler sergilercesine, havada hem enva-i çeşit  takla hemde karekterini atarcasına-satarcasına zengin olma güdüsüyle narsist(kendini herkesten çok sevme-büyük görme hastalığı) bir kişiliğin sırıtan samimiyetizliklerini bana kim anlatacak!!!

  Sahi bana anlatabilirmisiniz,zavalli çıkarları uğruna  10 yılda 10 siyasi parti değiştiren 10 kişilikli 10’ları!!!

 

 

    Kim anlatacak bana kim, Şehri Nuhun çöplerden geçilmeyen sokaklarındaki kırılan  düşlerini, Şehri Cezire-nin koynuna unurla  soktuğu tarihi mirasların  yıkılmasına yok olmasına  seyirci kalan yaşadıklarını iddia eden ölülerin banal yaşamlarını? Şehri Beytüşebab’ın yetimliğini,Şehri İdil’in sessiz ağlayışını,Şehri Uludere’nin kimsesizliğini, Şehri Güclükonak’ın terkedilmişiğini, Şehri Silopi’nin zehirli gazlarla yürekleri kirletmesini, Cudi’de yakılan ormanları, (daha geniş arazı elde etmek amacıyla kökünden  kepçelerle sökülen) ağaçların haykırışlarını bana anlatabilirmisiniz?.

Bırca-belek sessizce devirirken bir bir burçlarını, Dicle’nin çocukça ağlayışlarını kim anlatacak bana,Zin’in Mem’in kaderine terkedilen aşkınlığını ve hala unarılmayı bekleyen yüreklerini (mezarını görenler bilir!),  Melay-e Cezerinin uğruna ser verdiği  divanında aşkınlğını dile getirdiği efsaneleşen  kasidelerini yazdığı Kırmızı Medresenin ömürden dökülürcesine sararmaya yüz tutan gözyaşıyla yapılan kırmızı tuğlaların tükenişlerini bana anlatabilirmisiniz???

 

  Bir kuş’a aşık olup bir ömür onun aşkınlığından diyar diyar gezen Feki Teyran’ın (Kasrikle güclü konağa giderken 7. kilometre de bulunan) ve hıçkıra hıçkıra ağlayarak yıkılan can yüreğini evini bana kim anlatacak?bu affedilemeyen sorumsuzluğu saygısızlığı bana anlatabilirmisiniz?

Kim anlatacak bana bu misafirperversizliğin,kadir bilmezliğin,vurdumduymazlığın intiharını!...

Siz ey kadim bir kültürün torunları; anlatın hadi bana,bu çok kültür(süz)lüğünüzü,

Ya anlatın  yada………

 

***

 

Bana anlatabilirmisiniz, gözleri mavi bakan ve gülüşlerinde yarının güneşleri doğmadan anlamsız-gereksiz bir oyuncakla oynarken, o oyuncağın mayın olduğunu bilemeden ayaksız,parmaksız kalan, ve  tertermiz yürekleri şarapnel parçalarına yenik düşen  o çocukların  keder-sizliğini? Utan ey insanlık! oyuncakları mayınmı olmalı 21.asırda bir ayağımız Merküre uzanırken? Kim anlatacak bana makus talihin lal kalışını kim…ki…k…… 

 

Evet, bana kim anlatacak samimiyetsizliğin sırıtan yüzünü,iki yüzlülüğün caddelerde çaka sattışını,duyguların-aşkın cinsellik olarak içinin  boşaltılmasını ,sevginin hazlar adı altında deforme edilmesini, yalancı sevdaların  nasılda lağım çukurları gibi koktugunu bana kim anlatacak?

 Bana kim anlatacak,İnsan ilişkilerinin  cürümesini mış gibi leri(yani seviyor(mış) okşuyor(mış)dokunuyor(mış)gülüyor(mış)anlıyor(mış)istiyor(mış) yani mışlığın çoğul paradigmasını bana anlatabilirmisiniz?

 

 

***

 

 

Ey şehri Nuh, Allahın sevgili kulu  Nuh ve şehri;Silahı değil, barışın ruhuyla  "kalemimle" ellerim okşuyor  yüreğini…

 Ben sendeki umudun güzelliğini görüyorum,ısrarla kirletmelerine rağmen ve  10’lara rağmen, sana Barış türkülerini yudumluyorum,gebeyim adına barış kokan şiirlere,doğurmalıyım seni Umuda, yarına değiştirsin diye çocuklar oyuncaklarını krizantem çiçeklerini toplamalıyım seksenler(heştan) köyünden bir başka tufan gelmeden kiyametime…

Ey Nuh’un şehri;  hala çocuk kalan bir gülüş var sende görüyorum ve  Tufandan geri kalan  kalbin yine dün gibi hala çocuk, yaralı, derin, hüzün girdabı….  Ne olur, kilit vurma yüreğine ve  ruhunun berraklığına kepenkleri!.kapatma gözlerini ne olur Ey Şırnak!

 Ben, bu oyunda mayın korkularıyla kendi dilinde bir kaçakçıyı oynadım hep,  yüreği mayına basılan bir çocuk bir dünyalıyım sadece… Rengimin,Dilimin,Dinimin Irkımın önemini vurgulamadan İNSANIM  sadece İNSAN!.... ne olur bunu anlayın sadece... Anlayın SADECE…. Yada anlatın bana bu yaman çelişkiyi!….

      

    Kimler,kimsesizler,kimseler  kimiler, nasıl da anlatamıyor seni bana ey  Şırnak; görüyormusun!

Ama ben seni bütün aşkınlığımla ve çocuk kalan yüreğimle anlıyorum ve anlatmalıyım seni Namussuza haldan bilmez kahpe yalana…..

                 Anlatmalıyım…Anlatmalı…Anlat…Anla…An A…

 

             Nasıl biliyorsanız öyle kalınız efendim vs vs……

Dündar Sansur...-22.04.2006

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ