Giden sevgiliye!

Biliyorum gideceksin zaten sana gitme kal diyemem demeye de gücüm yok. Hani” bir
bedeni o kıyısızlığa bırakma saati geldiğinde gitmek bir yalnızlıktır.

aslında bütün gitmeler yalnızlıktır” mısralarında olduğu gibi biliyorum sen de yalnız
kalacaksın gittiğin yerlerde, ama dedim ya sevgili, sana gitme diyemem çünkü sana
verebileceğim tek şey yüreğimdir o zaten senin olmuş.

 Bağışla beni sevgili! Mirin divanında derdest edildiğinde ve mir kendisine
sevdiği kızı sorduğunda hani” hayır Mir’im yalancı Beko’nun dediği gibi değildir. O huridir, o peridir yüreğimi yakan sevgilidir.

O asildir bey soyundandır bey kızıdır adı da zin’dir “ deyip de sevdiği için bir ömür zindanda
çürüyen Mem-i Alan olamadım senin  için..
Bağışla beni sevgili! Seher vakti yalnızca sesini duyup da o sesin sahibi için  ülke ülke gezen, onun uğruna beylikten vazgeçip bir ömrü Cankuşu’nu aramakla
geçiren, onun için derviş olan Faq-ı Teyran olamadım senin için..
Bağışla beni sevgili! O dilberin aşkını dile getirdiğinde sırtını dayadığı taş  bile o aşkın ateşinden kızgın bir ateş gibi olan, o Dilber için Cizir-a  Botan’dan sürgün olmayı göze alan Mellaye Cıziri olamadım senin için..

 Ben sadece seni sevdim ve seni seveceğim de bilesin  ki gidersen Mem olurum bu  ömrün zindanlarında bin yıl seni beklerim ey Zina Zedan .
Bilesin ki gidersen Faq-ı Teyran olurum ülke ülke gurbet gurbet o seher vakti  duyduğum sesinin peşine düşerim belki sesini duyarım diye ey CANKUŞUM..

 Bilesin ki gidersen “ Senin kalbinden sürgün oldum ilkin bütün bu sürgünlüklerim  bir bakıma bu sürgünün bir süreği” diyen şair misali Mir Bedirhan olurum Girit
sürgünelerinde seni özlerim.

Sürgününüm bittiği haberini beklerim bir ömür ey
Cudi dağının sevgilisi Girikamo...
Turnaları bilir misin sevgili, hani eşlerden biri ölünce diğeri yaşayamazmış uzun  süre, ama bilesin ki ben ölmedim sevgili. sadece yaralıyım, ama sen yine de git katıl turna sürüsüne sıcak iklimlere uç, kalma benimle kar boran vurmasın seni sevgili…
“Yarin ile hoşmusun diye soranlara; hoş olayım olmayayım o yar benim kime ne”
diyen seyit Nesimi gibi oturur bir ömür bu aşkın dergahında beklerim seni  sevgili..
Beklerim… beklerim seni sevgili…
…………………………………………..

Solgun  bakışlarımı veriyorum sokak sokak
Bir kentin esrarlı kayboluşlarına…
Kasvetli bir iklim çöker kaldırımlarına,
Ağlarken bu kentin çocuk gözleri.
Islanır yer ve gök sırılsıklamlığında sensizliğin
Parçalanmış hayatların muhacir hüznü genzimi yakar.
Yanan yürek; yangınına özlemindir sebep
Bu kenti hasretin yakar Sevgili!...
Kül olur sözcüklerin bedeni,

Söz geçirmek ne zor sensizliğine!
Ve gölgelerimin maskelerine bu kentte…
Yüreğin hançerlendiği tarihe kusuyor şiir
Yoksan bu şehirde, can çekişir şair,
kırılır kalem,yitirir hükmünü merhamet
Gözlerine çalan bedir de firardadır
Karanlık, silahlı bir eşkıyadır sokak başlarında
Yokluğun, aşk tadında yasaklanmış bir türküdür 
İnadına  inadına söylenen
Sınırlara inat mayınsız bir geçittir bu yürek
Kavgası, özgürlüğü yaratmaktır sen tadında
Ve sen –kavgam- gibisin bu kente sevgili…
uzun bir kışın ilk soluğusun
her nefeste gözlerimi yaşartan
gidersen
yüreğimden gözlerime acı bir yaş gelir
bu ömür bana fazla gelir
sadece ağlama 
                 Sakın Ağlama..............

 

Dündar Sansur....-18.12.2005

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ