Hayatımız, yaşama karşı olan tutumumuzla, kendi bakış açımızla doğru
orantılıdır aslında. Nasıl baktığımızla ilintilidir, içinde olduğumuz
bu dünya... Dışarısı ne kadar güzel olursa olsun, eğer gözlerimizi şehvet
veya nefret bürümüşse, güzelliğin zerresine rastlamayız çoğu kez.
Yahut tam tersi; mayamızda güzellik varsa, hiçbir koşul bu güzelliği görmemize
engel teşkil edemez. Çünkü hayatta olduğumuz her an, öyle bir bütünlük içinde
oluruz ki, bakış açımız hiçbir olumsuzluktan yara almaz...
Tıpkı Hayyam gibi;
"Sevenler için güzel çirkin hepsi bir
Erenler için cennet cehennem hepsi bir
Kendini veren ha ipekli giymiş ha çul
Yastığı ha pamuklu ha diken, hepsi bir."
Aslında ruhumuzda ne varsa, öyle bakarız hayata. Bütünlük ve
sevgiyle doluysa benliğimiz, gözlerimiz dünyaya kinle bakamaz. Ve
yaşadıklarımıza...
Yolumuz birlik olmuştur çoktan... Lübnanlı düşünür Cibran' ın da dediği
gibi, "Gözlerimiz ruhumuzun penceresidir ve ruhumuzda umut varsa, dış
dünyaya da umutla bakarız. Gerçekten de durum hep böyledir. Ruhu
karanlıklar içinde kalan kişinin, aydınlığı görmesi beklenemez. Ruhunda
engeller olan
kişinin, yaşadığı olaylardaki çirkinlikler yerine, güzellikleri görmesi
beklenemez.
Gül yerine diken ya da kelebek yerine koza fark edilecektir
çoğu zaman. Engelleri aşmış ve kendi içinde mutlak barışa ulaşmış
kişiler ise, olayların daha olumlu yönlerini göreceklerdir.
"Aynı pencereden dışarı bakan iki adamdan biri sokaktaki çamuru,
diğeri ise gökteki yıldızları görür." diyen Frederick Langbridge,
hayatımızın kendi bakış açımızla doğru orantılı
olduğunu çok iyi vurgular.
Gülü de, kelebeği de fark etmek bizim elimizdedir...
Sevgiyle...
Dündar Sansur- 27.01.2006