“Hoş Geldin İki Gözüm”

Siz, siz olun insani değerlerinizi öldürmeyin! Ağlamaksa ağlamak, gülmekse gülmek, hüzünlenmekse hüzünlenmek, sevmekse sevmek.dosltuksa dostluk İnsan bir makina değil, duygusuyla, merhametiyle, sevgisiyle insandır.

Ve nitekim yaşamak. Tek bir dokunuşta, bir bakışta gizli, hissetmekle kalan sahici değerler... Yapay değerlerimizde büyüttüğümüz, her şeyi lükste,parada, maddiyatta, aramanın, hırsın, bencilliğin, çürümüşlüğün gerçek değeri ne olaki.

     Hayatımıza o kadar çok karmaşa ve ucuz değerler girdiki, her gün biraz daha kaos, biraz daha karmaşa içinde yaşamın farkına varmadan kaybolup gidiyoruz. O kadar çok acele yaşıyoruzki hayatı. Bir tabloya bakarken yada bir şiiri okurken bile neyi anlattığını, üzerinde durup düşünmeye fırsat bulamıyoruz.

      O kadar çok sevgi varki yarım kalan, bu acelecilikten sevgileri bile yaşayamıyoruz, paylaşamıyoruz. Dostluklar bile sahte ve çıkar ilişkilerinden öteye geçmiyor. Farkında mısınız? ne kadar çok özlüyoruz doğal dostlukları ve sevgileri.

 

Bir özlemin gri rengini, 15 ay hasretini çektiğim bir dostumun gelişine ne cok sevindiğimde anladım,gerçek dostlukların aslında ötesi bir haz verdiğini yaşama. Belki de en sevgili dediğimiz  yarenimizin bize verdiği kalbimize verdiği sevgi tadından bile daha farklı bir gizemi barındırır içinde dostluk… İşte, böylesi bir dostu özlemek pazarlıksız,üryan,beklentisiz iliklerine kadar doğal ve sevgili gibi bir gülüş ve hüzünle bir dosta bir dostun gelişine sevinmek,nasıl anlamlandırılmalı bunuda bilmeme hakkımı kullanıyorum şimdiler de…

   Aslında,onu anlatmak zor olsa gerek,çünkü o benim için dost diyebileceğim bir gelişti. “Evet sevgili okurlar,başınızı ağrıtmak istemiyorum,ancak affınıza sığınarak şuan içinde bulunduğum ruh-i halet’imi sizlerle paylaşmak istedim. Umarım beni bağışlarsınız..” Gerçekten dostluğu” gerçek dostluğu”  anlatmak zor geliyor bana,hele gecenin ilerleyen saatlerinde sabahı bekliyorsa betimsiz düşlerin sevgiye ve dostluğa akan duyguları…

 

   Yıl 1997, gazeteciliğe”yazarlığa” ilk adımını attığım yıl,ve mevsim yaprak dökümüydü… Tanımı zor bir ifadeyle ilk yazımı yazıp gazete ofisine doğru yol aldığımda beynimde binlerce sorular ve kalbimde anlatılmaz bir heyecanla yazımı ilk göstermek istediğim insana uzattığımda nasıl bir çocuk gibi yerimde duramadığımı çok iyi anımsıyorum. Ve o arkadaşın yazımı okuyup ,üstad; yazın tek kelimeyle mükkemel olmuş, seni tebrik ederim dediğinde nasıl mutlu olduğumu anlatamam… İlk yazım “sevgi” üzerine yazılmıştı. Ve hala sevgiyi yazıyorum, yazıyorum ve yazıyorum. “Bitiremedim, bitiremiyorum bitirememde sanırsam”..                     

 

        Sonra  Haburun Sesi gazetesinde o güzel insanla başladığım bu uzun ve çetin  gazetecilik”yazarlık” yaşamımda hayatım boyunca unutamayacağım güzel anlarım,acılı zamanlarım, yokluklarım heyecanlarım,hüzünlerim,sevinçlerim oldu… Bütün bu duyguları o güzel insanla beraber yaşadık. An geldi hem yazarlık, hem muhabirlik hem gazete dağıtıcısı hem editör olduk. “tabiri caiz’se bir parça ekmeği bölüştüğümüz zamanlar yaşadık,başımız dik ve unurluca…”  Sadece iki kişiyle beraber bir gazete çıkartıyorduk. Şırnak ve Silopi genelinde çok zor bir işi yapmaya çalışıyorduk…. İdealist ve toplumsal çıkar anlayışı perspektifiyle hareket ederek, ilk adımını attığımız bu zor  ve çetin yolda uzun bir zaman sırt sırta vererek beraber yürüdük. Taki ekonomik olarak gazetenin gücü bittiği ana kadar, o güzel insanla herşeyi en güzel doğallığıyla birlikte  yaşadık… İlk göz ağrımız Haburun Sesi gazetesi  kapandıktan sonra, tabiki boş durmadık, sonrasında Best Ekspers,Haber 73 dergisi ve daha bir çok yerel gazetede beraber, Şırnak’a olan aşkımızı dile getirdiğimiz Şırnak’ın daha güzel yarınlara gelmesi için yazdığımız  yazılar ve sergilediğimiz olağanüstü çabalar devam etti.

   Ne yazıkki çıkan gazeteler, birer birer ekonomik sıkıntılar ve ilgisizlikten dolayı kapandılar…  Ve bir gün,  sevgili dostum  Mustafa Şan, “çıkarttığı Şırnakhaber gazetesinde” yazarlık yapma teklifi ettiğinde ben ve o güzel insan sevgili Mustafa’yı kırmadık,kıramadık,kıramazdık. Evet demiştik.. Ve  Aradan dört koca yıl geçti. Hala Şırnakhaber gazetesinde Şırnak’a olan aşkımızı ve Şırnak’ın daha güzel yerlere gelmesi için,”yüreği Şırnak için atan insanlar olarak” Değerli ağabeyim Aslan ustadan-Şuayb’e,İslam’dan-Mikail’e, Emin’den-Abidin’e,Rıdvan’dan-Arif hocama,M.Ali’den-Bekir’e sevgili dostum Mustafa Şan’dan  gazetenin diğer bütün  çalışanlarına kadar, bütün enerjimizle çaba  sarfetmekteyiz…

 Yazarlık hayatına birlikte başladığım,  benim için “yüreğimde”önemli bir yeri olan o güzel insan, bundan 16 ay önce aramızdan ayrılmak zorunda kalmıştı. Vatanı görevini yapmak için askere gitmişti. Aramızdan ayrılması bizleri üzmedi desem yalan olur, ancak o güzel yüreğiyle,dost gülüşüyle her zaman zaten yüreğimizdeydi.

    O güzel insan bundan yaklaşık bir hafta önce vatanı görevini bitirip yine aramıza döndü.. Bizi sevindirdi. Bir baharın ve bir sevgilinin gelişi gibi cocuk gülüşlerine dönüştürdü yüreğimizdeki dostluk kavuşmasını…

 Tekrar aramıza hoş geldin dostum. Yazarlığa beraber başladığımız İlk günün heyecanıyla gözlerine” bir çocuk bakışıyla” gözlerimi dikip  HOŞ GELDİN  diyorum iki gözüm,

                                                           HOŞ GELDİN  CUDİ ÖKTEN…

Dündar Sansur-12.11.2005

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ