MÜLTECİLER...!

Onlar başka bir dünyadan, Başka bir alemden,başka bir hayalden, Ve başka bir ırktan değiller, Ama onların dünyaları,hayalleri Zevkleri,yaşama dair kurgu ve kaygıları bambaşkadır. Bir yanda onlar diğer yandan diğerleri ve bizler… Siz hiç doğduğunuz diyardan sizin dışınızda gelişen bir nedenle Çok uzaklara sürgün edildiniz mi?siz hiç o tertemiz çocukluğunuzun Yaşandığı, saf dünyanızdan bir anda koparılıp diğerlerinin doğdukları Diyarlara gittiniz mi,siz hiç yarınların o karmaşık “ölümcül ellerde” Salt bugüne dair güdüsel bir yaşama zorladınız mı?sahi siz, hiç ailenizi annenizi,babanızı sevda düşlediğiniz bir sevgiliden en uzaklara en bilinmez ufuklara, “BİR EKMEĞE” sevgiliye koşar gibi koştunuz mu?Ve siz hiç böyle uzaklarda ağladınız mı?gözlerinizden yaş akmadan?bilinmez bir öfke belirdi mi kaşlarınızda bilinene en has zulme elleriniz tutkulu, diliniz tutkulu, hayalleriniz tutkulu, sevdanız tutkulu,ve etrafınız tel örgüleriyle tutkulu hüznün sarı rengini yaşadınız mı? Hiç sanmıyorum ey insanlık?? Ve sizin çocuğunuz, yaşamınız başka diyarlarda, başka mezarlarda bir daha hiç göremeyeceğiniz adı bile olmayan mezarlara konuldu mu?, Hiç sanmıyorum!!! Onların gözlerinde hüznün en derin yarası yaşanıyorken,onların elleri nasırlı ve sıkılmışken,onların saçları sizinkiler gibi güneşleri andırmıyorken,onların dudakları hiçbir zaman bizim sevgilililerimizi öptüğümüz tadı almıyorken,onların saçları bizim saçlarımız gibi tel tel ve bakımlı olamıyorken.. Ha keza yürekleri en hümanist insanlığa tüm ideolojilere,ve de dünya gezegenine çatıyorken,onlar yanakları çizgili, bedenleri yaşlarının çok ötesinde gülmeyi unutuyorken,onların bakışları Salt siyah beyaz sana, bana diğerlerine ve de insanlığa,bakarken.. Ve onların bir tarafları mayınlara basıyorken,bir tarafları yüreklere çizilen sevda yasakları olan tel örgülere takılıyorken,diğer tarafları bir güne kaç güne bir ekmek sığdırıyorken!!! Bizler en olmadık sofralarda ,en olmadık onlarca yemeklerde günde dört öğün en olmadık lezzetleri almaktayız.Bizler hiç umursamadan o en katı nefsimize uyarak etrafımızı görmeyecek kadar kör olmaktayız.Bizler en sıcak evlerimizde en sıcak yataklarımızda en sıcak bedenlerde en garip bir haz almaktayız, Bizler sınırlar yaratmaktayız,sınırlara mayınlar,tel örgüler çekmekteyiz insanlığın yürekleri bu tel örgülerde parçalanıyorken, zişofrenik hazlar almaktayız.. Bizler büyük başlı silahlar üretmekteyiz,adı kimyasal.adı nükleer,adı atom bombası,adı ihanet olan ne cok silahlar üretmekteyiz..Bizler büyük kepçelerle büyük çukurlar kazmaktayız bir değil yüzlerce beden mezar kazmaktayız..Bizler çocuklarımıza bencilliği,kini,nefreti,ve de tek benliği en olmadık felsefelerle öğretmekteyiz.Bizler sevdiğimize, annemize, dostlarımıza günlük para kazanma kuruyla bakarız,en güzel dost en çabuk harcanandır diyerek” en garip menfaatler da paranoyak hazlar almaktayız” Bizler bizler ve bizler, onları anlayabiliyor muyuz.?. Ve anlayabilirmiyiz..!Hiç sanmıyorum ey insanlık… Ama onlar bizi asla affetmeyeceklerdir... Çünkü, diyarsız kalmak, annesiz kalmak çocuksuz kalmak,düşsüz kalmak,ve mayınlara dipçiklere mezar olmak Onların kaderi olmamalıydı” ve olmamalı.. Kimlerden mi bahsediyoruz? onların adı MÜLTECİ onların adı savaş kurbanları, onların adı yetim, onların adı kimsesiz,onların adı yurtlarından Sürülmüş yaşamlar.. Onların adı “narsist” kazançlarda birer kayıp.. Kısaca onların adı mülteci.....Onların dini, dili, rengi, ırkı önemli değildir onların adı insandır.Ve ben inanıyorum ki onlar bizimle aynı adı “yani insanlığı” taşıdığı için utanç duyuyorlardır.... Eminim bundan.. Bügun Dünyada "çeşitli ülkelerde"100 milyonun üzerinde yerlerinden yurtlarından bir şekilde sürülen mülteci mevcuttur. onların anısına diyorum...

 

20.03.2005-Dündar sansur

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ