|
|
ŞİİR, AŞK, YAŞAM... |
|
VE VAN GÖLÜ YAKAMOZLARI…
Şiir pozitif bir isyan biçimidir,bahar tadında açan bir kırlangıc gülüşüdür, olmadık demde beşinçi bir iklimidir yaşamın ve şiir kavgadır, yüreğin yara aldığı bir aşk duruşudur, güneşe sevdasını veren ankadır; küllerinden kendini yeniden yaratan bir tılsım derinliğidir şiir... "Şiir ifade edilmez, ifade eder" diyor Octavio Paz. Şair, şiirini yayınlattıktan sonra, söylediğini söylemiş ve bunu okuyucunun imgelemine sunmuştur. Okuyucunun o şiirden ne anladığı, ne çıkardığıdır önemli olan. Bu yüzden olacak R. Graves, "Şair, şiirini elden çıkardıktan sonra artık onun alınyazısıyla ilgilenmemelidir" der. Tahsin Yücel daha da ileri giderek; "okura ulaşmış bir yapıt tümüyle yazarın değildir artık. Bir bakıma aynı yapıtta değildir." diyerek bu görüşü pekiştirir.
Şairin en sık karşılaştığı ve en çok rahatsız olduğu "Bu şiirde neyi anlatıyorsun?" sorusunun havada asılı kalmasının nedeni de bu durumdur. Çünkü bu sorunun yanıtı yoktur. Yanıt okuyucunun ne anladığıdır”.der” H.İzgören.
Şiiri düşle bütünleştirirken düşün aslında, şiirin alt yapısı olduğunu şu şekilde vurgular şair Abdurrahman Adiyan; “Düşlerim mor, Düşlerim sarı, Düşlerim Gri, Düşlerim Buruk, Düşlerim Yalnız, Düşlerim bana Kırgın ve Düşlerim bana Yaban, benden öte...” der. Yorumlarken şiirin sessiz çığlığını düş modunda, aslında bir gizin farklı adıdır kıyısından yaşama selam duran düşlerin mizanseni…
İsmet Özel, şiirle yarım kalan hayatların isyan dilini şu şekilde dile getirir; "Kara bir irin akıyor öpünce o yıkılmış gülüşünden çocukların. Kara bir salgıdır çünkü büyük serüvenler ve çocukların soluk alışları da. Ürker herkes üşümüş bir anahtar olagelmekten bir çocuğun şehri çarpar yüzümün varoşların "
Atahol Berhamoğlu ise şiirin mayasını bir paradoks dil refleksiyle anlatır; "Çünkü hiç bir kelebek, Tek başına yaşamaz sevdasını, Severken hiç bir böcek, Hiç bir kuş yalnız değildir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk, iki kişiliktir. "
“ Ben kalbimi o taşlarda biledim,Bütün pisliklerini yeryüzünün Kazıdım hançerimle yeniledim, Son dakikasında bile ömrümün, Ben Tanrıdan başka bir şey istemem, Her sevgiye açık olsun pencerem.” Şiirin sevgiyle çırılçıplak seviştiğini ne güzel dile getirir Ümit Yaşar Oğuzcan…
Hasan Hüseyin Korkmazgil gene şiirin mayası olan aşkın, acının, ihanetin şiirle bütünleşerek anlam bulmasını vurgulamaktadır. "Dostum dostum, güzel dostum, bu ne beter çizgidir bu, bu ne çıldırtan denge, yaprak döker biryanımız, bir yanımız bahar bahçe…" ve Ahmet Arif, şiiri ekmek gibi, tütün gibi, aşk gibi, yaşam gibi acıyla bal eyleyen dizeleri yürek diliyle haykırır yedi düvele. "Terk etmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım. Hayın, karanlıktı gece. Can garip, can suskun Can paramparça... Ve ellerim kelepçede, Tütünsüz, uykusuz kaldım, Terk etmedi sevdan beni..."
Sanırım bu yüzden Özdemir Asaf'ın "Şiirin okulu yoktur, okul dışıdır" demesinin nedeni de budur. Neyin ve nasıl yazılırın tek adresi şairin kendisidir. Her şiirin kendi kuralları vardır ve biraz da bu yüzden her şiir tek başına bir eserdir.
Söz şiirden açılmışkan geçen hafta Van'da düzenlenen “Van Gölü Yakamozları Şiir Dinletisi”ne beni davet eden başta Leyla Engin olmak üzere, Van İl Kültür ve Turizm Müdürü Bilal Sönmez beye, Van Bölge Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Bişar Ulutaş'a yürek diliyle teşekkürlerimi sunarken, beni evinde ağırlayıp yorgun halimle, (yüreğimle) bir çay tadında duyamadığım sohbetini paylaşan güzel insan Abdurahman Adıyan'a sonsuz şükranlarımı bildirir, Yürekleri süphan bakan bütün şair dostlarımı, üstadlarımı; Ramazan Seydaoğlu, Nurullah Ulutaş, R.Melih Erzen, Aydın Işık, Müştehir Karakaya, Mehmet Feyat, Leyla Engin, Ahmet Kurbani, Abdurrahman Adıyan, Ramazan İlhan ve Yaşar Kırmızıkaya'yı saygıyla anıyor, türküleriyle dinletiye renk kattan Ozan Hüsamettin Ergül ve gecenin sunuculuğunu yapan Aysel ve Salih kardeşlerimede teşekkürlerimi bildirir, Van’lı kardeşlerimin misafir perverliklerine de ayrıca teşekkürler diyorum. Dündar sansur
|
|
|
|