Düş Sokağı...

Bir efsanedir yüreğimizde ektiğimiz yarınlara dair
düşlerimiz...
Sen gibi bir parıltıdır barıştan, aşktan yana,
Ehmed-i Xane’nin, Melay-e Cezeri’nin divanlarında
Otantik bir gizemdir bizim sevdamız..
Mezopotamya’nın mavi bakan esmer gecelerinde
Yakar alemi, yanar yürekler düşler mizanseninde
Sokağında düşlerin alevler yükselir arşa

Parlak yıldızlardı gün ortası güneşe inat gülen yüzümüz,
Günün ışıklarıyla gökyüzünden bize göz kırparlardı,
Gönül kıyılarımızda doğan yıldızlar.
Uzatır ellerimizi tutabilecekmişiz gibi oracıkta
Ama, bir o kadar da uzaktı yüreğimize
Her yakalayacağımızı sandığımızda daha da uzaklaşırlardı,
Düş sokağının büyülü havasında...

Ve biz seninle soğuklar gibi yoksul.....
“Garip aşkın öyküsü” ilişmiş yüreğimize,
Hüzün bulutları sarmış sokağımızı,
Sokağımıza saçlarının lavanta kokusu sinmiş
Avuçlarında beslediğin düşlerin gizemi dolaşır.
Sensizliğin dayanılmaz çığlıkları yükselir arşa,
Ama, yine de umudumuz tükenmedi
Hala gökyüzündeki yıldızlara bakarım...
Onlar da bana bakar nacizane bir edayla,
Sesimi soluğumu kesen bu sensiz gecelerde,
Düş sokağının efsunlu havasında...

Mitolojik aşkların ruhu canlanır nefesimde
Açan direnç çiçeklerinin kokuları genzimi yakar,
Eylül düşlerde karanfilleri büyütürüm koynumda,
Nasıl da ağulu bir şarap içmiş gibi olurum...
Nasıl da kan düşer göz bebeklerime...
Nasıl da göğsüme düşer deli sevdan...
Nasıl da solar şebnemler, papatyalar yokluğunda...
Nasıl da öksüz kalırım sensizliğin dehlizlerinde...

Geceler karanlık, sen ırak, aşklar dağınık
“Her şey bitti” diye dalmışken maviliklere,
Serin rüzgar okşar bedenimi usulca
Bedenim tekrar canlanır düşlenen gözlerinin maviliğinde,
Her şeyin bitmediğini hissederim büyük bir umutla...



Umutsuz iklimlerin militanca haykırışında
Yasaklanmış bir ben varım, deli isyanlarda
Bir gürz yaratan Spartaküs olur yürek, bu demlerde
İhanete bayrak açılır, faili meçhul zamanlarda
Ve zindanda büyüyen bir kardelen olduk,
Ama yılmadık özgür demlerde...
Hüznün anlamsızlaşan derinliklerinde
Senle tazelediğim umutların umutsuzluğunda
Ve zorbanın tüfenginde bir zeytin dalı olduk

Renklerin maviye çaldığı esmer gecede,
Geldik yalın ayak düşlerle düş sokağınıza...
Sokağınız sisli, bulutlu ve nemli bir akış
Kaldırımlarda sararmış anıların ayak izleri,
Duvarlarda aşklardan arta kalan buğulanmış gölgeler
Tekrar aynı sokakta, aynı kaldırımda, aynı duvar dibinde
Elemli saatler içimi sızlatır, hüznün sarısı yanı başımda,
Yüreğim mavi, düşlerim mavi, akışlarım mavi,
Sen, siyah ve -yokluğun rengi-...

 

Dündar Sansur

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ