Sevdam...

Kelimelerin ruhu yansıtmıyordu didarını
Mehtabın gümüşî yüzü, yüzüne çarpardı
Yüzün, kırılmış aynaların parçalanışıydı
Kutup yıldızıydın, uzatırken elimi düşerdin
Dokunamazdım siluetine
Karmaşanın orta yerinde buldum seni…
Kaosların usu sarmaladığı bir lahzaydı
Bulduğumda seni yoktum…
Gözlerin düne dair anılara sığınırdı
Yitik bir bahardın; bulduğum da seni
Geceydi, sessizlik hakimdi karanlığın gözlerine
Deminde kaçak bir çay içimiydi
Çay karası gözlerin, işgal ediyordu odamı
Kaçak bir cigara sarımında lal duygulara…
Tercüman oluyordu kasvetli bir rüzgar
Hal diline, gönül verirdi cevabı
Sevdam gibiydin; bulduğumda seni
Acıydı, kan renginde gözlerinden dökülen
Dokunsam ağlayacaktın; vaveylaydı nazarın
Mülteci bir çocuktu ay yüzün
Sürgünlere gebeydi kanadın, bulduğumda seni

Bir tecelliydi tarihin sana çelikten biçtiği
Dicle, Nil, Fırat derinliğinde
Boğuldu, seni taşıyamayan Nemrutlar, Firavunlar…
Bulduğumda, sevdam gibiydin sen…

Bir Newroz gecesinde, yakıldı ateşler
Üşüyordun ve üşüyordu özgürlüğün
Tutsak bir beni de, senleştiriyordun
Sesler, aşkın tılsımına başlama vuruşuydu
Sevdaydı adın, sevdama benziyordu masunluğun
Ve Karışıyordu sevdamız, devasa sevdalara
Siperinde bir yaz ikliminin sesleri yankılanıyordu
Sen, Zin’e kendi dilinde gelinlik giydirirken
Ben, seni giydiriyordum yüreğimin renkleriyle…
Mitolojiye adın yazılıyordu, nakış nakış
İştar, kıskanırdı seni ironi bir yaz şafağında
Mavi bir gülüş sarıyordu yitik coğrafyamı…
Sevdam oluyordun, titrek ses aralıklarında
İltica ediyordu yüreğine yüreğim…
Sığınacak bir dergahım da kalmıyordu artık
Dönüşürken sevdaya yürek,
Sevda can oluyordu canana
Bir nefes, bir kan, bir ışık oluyordu
Yeniden yargılanan aşkın tarihinde
Bulduğumda seni, vardım artık!

Eteğinde dağların aşk türküleri, çalınırdı dört bir yana;
Yasaksız bir şarkının nağmelerine ses oluyordu,
Sevdaya yakılan ateşlerde yeniden doğuyordu
Mem, Siyabend Ferhat ve Mecnun…

Mistik bir halayda, efsunlu bir kasırgaydı gelişin
Dört yanı bahar bir cennet köşesiydi
Gül, gülistan sığınağım ak tenin…
Şair, kelamsız kalıyordu, mürekkep kifayetsiz…
Şiirin suskunluğunda aciz kalan heceydi
Yetmezdi söz anlatırken gözlerini
Bulduğumda seni, yeniden yazılıyordu tarih

 

Dündar Sansur

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ