Yokluğun...

Yüreğine

hazal'a...
Bekliyorken dört gözle, sevda ikliminin muştuları
Tarifi muhal, bir yalnızlık bulutu çöker ruhuma
Sis perdesi kaplar yarınlara …
Yokluğun kadar acıtmayan zemheri, bıçak gecelerde
Ve firkatin yetim bakışları olur ümit iklimi
Üşür sözcükleri şiir, yazarken senleri

Derine saplanan hançerin yarasıdır,
Gözlerimden boşalan sensizliğin tükenişi
İzahı tarifsiz bendeki sen…
Kaç zamandır yazmadı, bendeki özünü Vakanivüs
Kaç şafaktır doğmadı gözlerin ve esmedi nesimin
Kifayetsiz kalır lafız izahına
Kahır, hep nakarat bir şarkıydı ademiyetin dilinde
Gitti gelmez, saçlarını andıran şafak kızıllığı …
Ve bu demlerde, hep bir nehir yatağı olur özlemlerim
Tigris’e akar ne varsa yüreğimden yüreğine…

Bu intizar, bu tükeniş hangi fecrin koynunda son bulacak?
Ve vaslına ermek hep bir düş mü olacak?
Daha kaç kez göçmeliyim, varmak için ab-ı hayat diyarına?
Kara yazgılara kaç isyan daha yenik düşecek?
Beklerken seni daha kaç kez şahidi olacak enkaz kentler umuduma?
Umutsuzluk, yokluğun gibi zemheri ve solgun bir ölüm
Yaşlanan çocuklar gibi tüketiyor beni ölümcül yokluğun...
 

Dündar Sansur

 
 
 
 

Copyright © 2008 Dündar Sansur.Her hakkı saklıdır.

www.dundarsansur.com

Tasarım:Faruk GÜNEŞ